İletişim Ortamında Sezgisel Olarak Sorduğumuz Sorular

Varoluşun Beş Boyutu:

İki insan birbirinin farkına varınca, iletişim başlar ve can, otomatik bir biçimde iletişim 
ortamında beş soruya yanıt arar. Bu sorular bizim insan oluşumuzdan kaynaklanan, her biri bir gereksinmeye karşılık olan sorulardır.

Bir başka deyişle, insanoğlu varoluşunu bu beş soruyla ilişkiler içinde tanımlar.


Bu sorular bilinçli olarak değil, sezgisel olarak varlığını hissettirir; kişi bu soruların yanıtını aradığını bilinçli olarak değil, ancak sezgi yoluyla hisseder.

İletişim ortamında can'ın sezgisel olarak sorduğu beş soru şunlardır:


1) Kaale alınıyor muyum? Beni umursuyorlar mı?

2) Kabul ediliyor muyum? Beni olduğum gibi, yargılamadan kabul ediyorlar mı?

3) Değerli miyim? Beni vazgeçilmez ve eşsiz olarak görüyorlar mı?

4) Yeterli miyim? Beni becerikli, bir şeyler yapabilecek güçte görüp yapabileceğime güveniyorlar mı?

5) Sevilmeye layık mıyım? Beni ben olduğum için özleyip, benimle zaman geçirmek istiyorlar mı?


Her bir soru, varoluşun bir boyutunu belirtir. İletişim ortamında birey, beş varoluş boyutunda kendi varoluşunu tanımlar.

Değişik ortamlarda ve zamanlarda varoluş boyutlarından bazıları daha çok önem kazanabilir. Örneğin, yeni tanıştığınız kişiler arasında 'kaale alınma, umursanma' daha baskın iken, çalıştığınız işyerinde 'güçlü ve güvenilir' olarak algılanmak daha önemli olabilir. Genel olarak yaşamda, bu boyutların hepsi bizim iç dünyamızı, kendimizi ve diğerlerini algılamamızı etkiler.

Doğan Cüceloğlu - İletişim Donanımları
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder